TR EN

 

Cephe kabuğu, yapı fiziği açısından koruyucu katman olarak yapının zaman döngüsü içinde az bakım gerektiren ve kullanıcı ihtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılamak açısından önemsediğimiz bir yapı unsurudur.
Cephe tasarımı söz konusu olduğunda çalışmalarınıza nasıl başlıyorsunuz?
Cephe tasarımı yapı tasarımının içinde bütünleşik olarak ele aldığımız bir tasarım sürecidir. Yapı tasarımında cephe en baştan ele aldığımız ana kararlarını sürecin en başında belirlediğimiz bir alan. Tasarıma çevre, doku ve iklimsel analizler yaparak başlıyoruz. Yatırımcının beklentisi, ekonomik koşullar da tasarıma etki eden unsurlar olarak sürecin bir parçası oluyor. İyi ve detaylı analizler yaparak yapı ve kent ilişkisini güçlü bir şekilde kurabilen tasarımlar ortaya koymaya çalışıyoruz. Aynı zamanda, cephe kabuğu, yapı fiziği açısından koruyucu katman olarak yapının zaman döngüsü içinde az bakım gerektiren ve kullanıcı ihtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılamak açısından önemsediğimiz bir yapı unsurudur. Tasarladığımız alçak veya yüksek tüm ofis yapılarında cephe başlı başına önemli bir enerji katmanı olarak rol alıyor. Bir diğer konu da, kent içindeki yapının sunduğu artistik bir değer olmalıdır düşüncesindeyiz.
Bugün gündemde olan kavramlardan biri akıllı cephe sistemleri. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu aslında yeni teknolojileri işaret eden bizim de çok araştırdığımız bir konudur. Biz kendi aramızda “akılla tasarlanan yapılar tasarlama” kavramını tartışıyoruz. Çünkü, akıllı bina teknolojilerinin de olumlu ve olumsuz yönleri var, bizim yaklaşımımız bunu dengelemek üzerine, mimari tasarım yaklaşımının yapıya “akıl” kattığını yönündedir. Teknoloji tek başına bunu sağlayamaz. Bu tür tasarımlar arka planlarında, önemli mühendislik bilgi birikimini mimari ofisin içine almayı gerektiriyor. Bir süredir bu yaklaşım ile tasarım çalışmalarımızı, konusunda uzman mühendisler, akademisyenler ve diğer danışmanlar beraber çalışarak mimari tasarım süreçlerimize taşımaya başladık. Daha tasarımın ön aşamalarında enerji modellemeleri yaparak yapının ne kadar enerji tüketeceğini, doğal ışık ve doğal havalandırmadan nasıl faydalanacağını bilimsel veriler ışığında gerçekçi bir şekilde ele almaktayız. Bunu işverenlerimizin bilgisine sunup onlar ile beraber değerlendiriyoruz. İşverenlerimizin beklentileri de yaptıkları yatırımın karşılığını en verimli şekilde almak ve bunun yanında, mimari açıdan nitelikli yapıya ulaşmak olarak değerlendiriyoruz. Bu iki unsuru da tasarımlarımızda dikkate alarak dengelemeye çalışıyoruz. Bir yapı fonksiyonel olsun diye artistik kaygılardan ya da tersini kabullenmiyoruz. Yapı tasarımında şu andaki çağdaş yaklaşımın da bu şekilde olduğunu söyleyebiliriz.
Farklı bina tipleri için sunulan cephe ile alakalı çözümlerde de farklılıklar görüyoruz bugün.
Ofis yapılarında bu konunun daha ön planda ele alındığını söyleyebiliriz. Konut projeleri henüz o noktada değil, ama kullanıcılar, artan enerji maliyetleri karşısında enerji etkin yapılar talep etmeye başladılar. Bunun ülkemizde de sektöre etki edeceğini bekliyoruz. Yapı açısından cephe katmanı her turlu bina programına göre tasarlanmış yapılarda önemli bir yer tutmaktadır. Cephe katmanı yapıyı koruyan, uzun yıllar içerisinde “güzel bir şekilde eskiyerek” yaşam döngüsünü yapı ile beraber sürdürmesi gereken yapının bütününde önemli olan bir yapı elemanıdır. Öncelikli olarak, Tasarımlarında paydaş olduğumuz ofis yapılarında, cephe katmanı, “etkin enerji kullanımı” ön planda olması bizi bu tür tasarımlarda sürekli ar-ge yapmaya sevk ediyor. Genel olarak bu tür yapılarda cephe modülasyonu ana kurguyu belirlerken öne çıkmaktadır. Üretim aşamalarında zaman ve malzeme kayıplarına sebep olmamasına dikkat ederiz. Öte yandan, cephe artistik açıdan da bulunduğu çevreye bir değer katmalı diye düşünüyoruz. Bütün bu veriyi bir denklem olarak ele alarak nitelikli yapılar tasarlamaya devam ediyoruz. Türkiye’de son on yılda gelişen bir yapı malzemesi sektörü gözlemliyoruz. Kaliteli malzemeye erişim geçmişe oranla oldukça kolaylaştı. Buradaki sıkıntılı alanın işçilik olduğunu görüyoruz. Yapı sektöründe, ana oyunculardan olan müteahhitlerin büyük bir çoğunluğunun henüz çağdaş standartları bünyelerine entegre etmemiş olması da önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’deki müteahhitlik hizmetleri bilimsel ve sistematik çabayı süreçlerine eklemekte yurtdışındaki kadar hızlı hareket etmemektedir. Bu açıdan tasarımın ilk aşamalarından itibaren tüm paydaşlar ile birlikte daha entegre proje teslim süreçleri oluşturmalı ve sorunları öngörüp çözümleri üretmeliyiz. Yapım aşamadında sorun çözmek maliyetli ve zaman kaybına sebep vermektedir. Yaklaşık yirmi yıldır, bu sorunlar aşmak amacı ile doğru tasarım ilkeleri üzerinden tasarımlarımızı geliştiriyoruz. Tasarladığımız yapılarda kullanım sonrası değerlendirme yaparak yapıların zaman döngülerini takip ediyor ve bunlardan oluşan bilgi birikimi kullanmaya çalışıyoruz. Yapının yükseldiği konum da cephe tasarımında belirleyici rol oynuyor sanırım. Bu yaklaşıma tam net bir cevap vermek gerekirse bu kendi başına bir kriter olamaz ama etkisi olabilir düşüncesindeyiz. Konumun iyi analiz edilmiş olması ve tasarımın buna göre gelişmesi doğru olacaktır. İklimsel, çevresel ve sosyo-kültürel veriler dikkate alınarak en uygun cephe katmanı tasarlanmalıdır. Türkiye’nin tüm bölgelerine ait iklim verilerini kolay bir şekilde elde edebiliyoruz. Bu verileri simülasyon yazılımları ile işleyerek cephe katmanlarının ana unsurlarına ulaşarak tasarımlarımızı geliştiriyoruz. Hergün yeni birşeyler öğreniyor olmak tasarım ofisini dinamik tutarken bu etkileşimden yatırımcı ve müteahhitlerinde etkilendiğini düşünüyoruz. Gelecekte bizim gibi ofislerde bilimsel ve ölçülebilir tasarım yaklaşımının öne çıkacağını öngörebiliyoruz.